Jomblang Cave – Yogyakarta – Indonesia

Gitme kararını nasıl verdim?

Ijen gezi anılarımı okuyanlar hatırlayacaktır. Bali gezisi planladığımda Endonezya’ya bir daha gelmemin çok zor olacağını düşünerek Bali adası civarında plana dahil edebileceğim yerler aramış ve Bromo ile Ijen yanardağı maceramı listeme eklemiştim. Bu araştırmayı yaparken Java adasının Yogyakarta bölgesinde çok güzel rotalar keşfetmiştim ve her şey yolunda giderse bazılarını rotama eklerim diye düşünüyordum. Tabi Endonezya’ya iner inmez yakın gibi görünen güzergahların gelişmemiş yol ağları yüzünden beklenenden çok uzun sürdüğünü keşfedince elimdeki plana razı olmuştum, hatta o planı bile zor gerçekleştirmiştim.

İlk Endonezya turumdan döndükten sonra arkadaşlarımın bundan sonra nereye sorusuna “emin değilim ama bana artık basit rotalar keyif vermeyecek” cevabını veriyordum. Döner dönmez kendimi aşıp yıllardır ertelediğim Küba, Meksika ve Peru turu hazırlıklarıma başlamıştım. Normalde böylesine büyük tura sadece Avrupa gezmiş biri olarak cesaret etmem mümkün değildi. Ama Endonezya’dan sonra ancak bu ülkeler beni mutlu edebilirdi. Güney Amerika anılarımı keyifle okuyacağınızı umarak konuyu yine Endonezya’ya getirmek istiyorum. Çünkü aynı şey Güney Amerika dönüşü olmuştu. Çok çok uç noktalarda yerler görmüştüm ve bir daha ki gezim yine uç noktalarda olmalıydı. Döner dönmez büyük bir stres sarmıştı çünkü seçtiğim rotaları bir bir iptal ediyor, orada beni mutlu edecek bir şey yok diyordum. Düşünün Avusturalya biletlerimi ayırtıp sonra iptal etmişliğim var. Tabi bir taraftan da listede farklı bir ülke olsun diye de kendimi zorluyordum. Ve sonunda önce Kamboçya’ya sonra da ertelediğim Endonezya Yogyakarta planlarımı yapmaya başlamıştım. Aynı yıl bir daha Endonezya’ya gelebileceğimi gerçekten düşünmemiştim. İyi bir planlama yaparak 8 günde Kamboçya-Siem Reap, Malezya-Kuala Lumpur ve Endonezya-Yogyagarta biletlerimi aldım. 8 günde bu kadar ülkeyi gezmek mümkün değil diyorsanız iyi bir planlama ile mümkün olduğuna dair bir yazı okumaktasınız.

Ek Bilgi: Uzak doğu gezileriniz için gideceğiniz en yakın noktaya en ucuz bileti bulun sonra Air Asia ile çok uygun fiyatlara rahat rahat gezin. O tarihlerde en uygun fiyat Malezya için vardı ve Kamboçya ile Endonezya’nın ortasındaki bu ülkeyi istemeden de olsa listeye eklemiş oldum.

THY ile yolculuğuma başladım ve Malezya Kuala Lumpur uçuşumu tamamlayıp otelime yerleştim. Sabah ilk uçakla 3 günlük Kamboçya turuna başlayıp sonra yine Malezya üzerinden Yogyakarta hava limanına indim. Bundan sonra 2 gün 3 gecelik Yogyakarta turum başlamış oldu.

Ve yeniden Endonezya!

Endonezya’da gezilecek çok yer var ve bunları toplu taşıma araçlarıyla veya taksi çağırarak tamamlamak mümkün değil. Zaten çoğunluğu şehirden uzakta doğanın tam ortasında. Bu nedenle bu konuda başınızı çok ağrıtmadan lokal tur firmalarının güzergahlarını kontrol edin ve planladığınız güzergah için fiyat teklifi isteyin. Ben Jomblang Cave Tour ile gideceğim rotalar konusunda anlaştım ve bana özel şoförlü araç tahsis ettiler.

İlk gün gece 3 gibi yola çıkıp Dünya’nın en büyük Budist tapınağı olan Borobudur‘da gün doğumu turuna katılacak, oradan Merapi yanardağına çıkacak sonra da Dünya’nın en büyük Hindu tapınağı olan Prambanan’a gidecektim. Buralardaki detaylı anılarımı ayrı bir sayfada paylaşacağım.

Buraya kadar olan yazımda Kamboçya’da ve Malezya’da başıma ne geldiğinden bahsetmedim çünkü o anılar başka başlıklara ait. Fakat 3 ülkenin de ortak sorunu benim buraya sindirim sistemi sorunuyla gelmemdi. O sıralar “temiz” Ankara suları yüzünden salgın ishal vakası vardı ve o dönemi çok zor atlatmıştım. Hatta tam iyileşmeden bu yolculuğa çıkmıştım. Hastalık yüzünden bu turu ertelemek hem maddi hem de manevi açıdan beni yıkacaktı ve gözümü karartım yola koyuldum. Tabi yanımda gerekli tüm ilaçlar var ama sürekli olarak kola-patates ikilisini de her fırsatta tüketmeye çalışıyordum. Şimdi diyeceksiniz ya bu halde kendini tutamasaydın ne olurdu? Tek geziyor olmanın en büyük avantajı da buydu işte. Kimseye rezil olma ihtimalim yoktu, orada olan orada kalacaktı. Durumu baya iyi idare etmiştim ama Merapi yanardağında bu durum benim baya kötü sancılar çekmeme neden olmuştu.

Yogyakarta’nın 2. gününde sabah erkenden Jomblang mağarasına doğru yola koyulduk. Zor geçen ilk günden sonra önlemlerimi almıştım ilaçlarımı içmiş bol bol patates kola tüketmiştim. Mağara ağzına geldiğimizde varış saatimize göre kaydımızı yaptırıp numaramızı almıştık. 3. sıradaydım. Sonra saat 08:00 e doğru bizi halat yardımıyla güven veren bir yöntemle mağara içine ikişerli olarak sarkıtmaya başladılar. Aşağı indiğimizde belirli bir kalabalığın oluşmasını bekledik ve yaklaşık 15 kişi karanlık mağaranın içine doğru inmeye başladık. Zemin oldukça kaygandı bu nedenle mağaraya girmeden zorunlu olarak çizme giymemizi istediler ve baretlerimizi taktılar.

Sonra 5 dakika içinde beklediğimiz bölgeye ulaşmıştık. Mağara tepesinden sızacak gün ışığı içeride muhteşem bir görüntü oluşturacaktı fakat yine bulutlu havanın kurbanı olmuştuk. Güneş bulutların arasından süzülemediği için istediğimiz görüntüye bir türlü kavuşamıyorduk. Tabi çoğu kişi umudunu yitirmişti ve bu haliyle fotoğraflar çekinmeye çalışıyordu. Ben de en iyi açı için yerimi ayarlamaya çalışıyordum. Ümitliydim, çok kısa da olsa o görüntüyü yakalayacaktım.

Ama 1.5 saat kadar bulutların dağılmasını bekledik ve sindirim sistemim alarmlar vermeye başlamıştı. Hasta hasta buralara kadar gelmeyi göze almıştım ama güneşin kendini göstermesini ne kadar bekleyebilirdim hiç emin olamıyordum. Hatta bir ara görevlinin birine çıkmak istediğimi söyledim ama şu an kalabalıktan ayrı seni çıkaramayız cevabını vermişti ki  o sırada beklenen oldu ve gün ışığı kendini gösterdi. O ne müthiş bir görüntüydü öyle!

IMG_2876

İşte tam o anda rehberlerden biri gururla mağara içinde sesini yankılatmaya başladı;

“This is Indonesia…!”

O an o adamdaki gururu görmeliydiniz. Niye gururlu olmasın ki? Dünya’nın dört bir köşesinden insanlar bu müthiş doğa olayı için oradaydı ve beklenen olmuştu.

Ama bu sevinç kısa sürmüştü ve bulutlar güneşi yine kapatmıştı. Biraz daha bekledikten sonra yine fotoğraflık görüntüler oluşmaya başladı ve ben yeterince fotoğraf çektiğimi düşündüğüm anda koşarak bizi halatla indirdikleri yere ulaştım. Yani ya beni buradan çıkarırsınız ya da bana katlanırsınız şeklindeki sözlerim kendilerini ikna etmiş ve yanıma bir kişi daha bularak ilk sırada yukarı çıkarmışlardı. Rezil olmadan o anı atlatmak gezi kariyerim için oldukça önemliydi ve başarmıştım 🙂

Şu an bu fotoğraf evimin baş köşesinde yerini alıyor ve her baktığımda büyük bir hayali gerçekleştirmenin sevincini, Endonezyalı rehberin gururunu ve çektiğim sancıları hatırlıyorum.

Bilim fotoğraflara ve yıldızlara bakmanın geçmişe yolculuk etmenin en etkili yöntemi olduğunu söylüyor. Bu yüzden en değerli anılarımı en güzel fotoğraflarla kaydetmek için çabalıyorum.

Jomblang mağarasından sağ salim ayrıldıktan sonra yeni rotamız Timang Beach ve orayı ayrı bir sayfada kısa da olsa anlatmak istiyorum.

8 günlük gezimden döndükten sonra şöyle bir açıklama yapmıştım; Kamboçya Siem Reap bölgesinde çok iyi planlanmış 1 gün bile yeterli olacaktır. Kuala Lumpur’da hiç zamanınızı kaybetmeyin ama Endonezya ah o Endonezya! İnsanın aklını da canını da her an alabilecek güzellikte. Bu 2. gelişim ve daha çok gelmeliyim/gelmelisiniz!

Gerçek olmuş yeni hayallerde görüşmek üzere…

Birhan Uğuz

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s