Hayallerin zirvesine giden yolda Peru’ya ulaşıncaya kadar yaşadıklarımı Havana anılarımdan okumanızı öneririm.
İnka’ların kayıp şehri,
Bulutlara asılı şehir,
Gezginlerin haccı,
Ölmeden önce listesinin 1 numarası… Machu Picchu…!
Gezgin olmadan önce de Machu Picchu hakkındaki her şey, buranın nasıl var olduğuna şaşırmama yol açıyordu. Küçük yaşta belgesellerden izlediğimde uzaylıların yaptığını düşündüğüm, büyüdükçe İnka mimarisine hayran olmama neden olan, bulutlara asılı şehirdi o. Ve artık büyümüştüm, kendi ayaklarımın üzerinde duruyor, hayallerimi bir bir gerçekleştiriyordum. Ama bu öyle büyük bir hayaldi ki, gerçek olacağına aşağıdaki yoldan geçinceye kadar inanmamıştım.
Nasıl Gidilir?
Machu Picchu’ya yapılan bütün gezilerin başlangıç ve bitiş noktası Cusco’dur. Bu nedenle Machu Picchu hayali olanlar uçak bileti bakarken iniş yeri olarak Cusco’yu seçmelidir. Türkiye’den direk uçuş olmadığı için aktarmalı farklı rotalar oluşturmalısınız. Güney Amerika’ya gelmişken sadece Cusco’ya gidecekseniz en kısa rota THY ile Havana, Avianca ile Havana-San Salvador-Lima-Cusco uçuşu olacaktır. Schengen vizeniz varsa Avrupa aktarmalı daha uygun rotalar bulabilirsiniz yoksa her ülkenin transit geçiş kurallarını dikkatli incelemenizi öneririm. Eğer Havana üzerinden gidecekseniz Havana’ya her inişiniz için vize talebinde bulunmalısınız. Ayrıntılı bilgi Havana anılarımda.
Cusco’ya vardıktan sonra Machu Picchu’ya gitmenin 3 farklı yolu var. Birincisi ve benim tercih ettiğim yöntem günü birlik Aguas Calientes kasabasına trenle yolculuk etmek ve 06.00-17.30 saatleri arasında sefer yapan otobüslerle Machu Picchu’ya çıkmak. Tren için İnka Rail veya Peru Rail firmalarından bilet alabilirsiniz. 2. yöntem trekking yaparak 4 gün süren tarihi İnka yolları turlarına katılmak. İlk Machu Picchu deneyimimde zamanım olmadığı için katılamamıştım, bir dahaki sefere mutlaka denemek istiyorum. 3. yöntem ise ilk defa gidecekler için tavsiye etmeyeceğim Aguas Calientes kasabasına ters yönden farklı ulaşım araçlarıyla günler süren bir yolculuk yapmak. Kısa zamanınız varsa hiç düşünmeden tren + otobüs yolculuğunu seçin ama maliyeti yaklaşık 200 USD civarında olacaktır.
Benim Rotam
26 Haziran – 10 Temmuz 2017 tarihleri arasında en büyük hayalimi gerçekleştirmek üzere Güney Amerika yolculuğuma başladım. Havana anılarımda okuyacağınız gibi THY ile gidiş-dönüş Havana biletlerimi, Avianca ile 8 sefer içeren Peru, Meksika, San Salvador ve Kolobiya biletlerimi aldım. Macera dolu Adana-İstanbul-Havana yolculuğundan sonra San Salvador’da tekrar göz altına alınmış, uçağımın son dakikalarında salıverilmiş ve koşa koşa Lima uçuşuma yetişmiştim. Lima uçuşumu tamamladığımda önceki duraklarda olduğu gibi yeniden sorgulanacağımı düşünürken, çok kısa sürede sorgusuz pasaport onayımı alarak Peru’ya ayak basmış oldum. 3 saat aradan sonra da yeni bir seferle (Lima-Cusco) 3400m yüksekliğindeki İnka’ların antik başkenti Cusco’ya yolculuğum başladı.
İnka İmparatorluğu, Kolomb öncesi Amerika’nın en geniş imparatorluğuydu. İmparatorluğun idari, politik ve askeri merkezi, günümüzde, bir zamanların güçlü imparatorluğunun kanıtlarını hala bulabileceğimiz, Cusco, Peru’da bulunmaktadır.
İnkalar mimarisi ve taş işçiliğiyle tanınır ve saygı duyulurdu. Günümüzde bile yapılarının bir çoğu zamana karşı koyarak sağlam bir şekilde varlıklarını sürdürmekte. İnka mimarisi büyük ölçüde, eksiksiz bir biçimde kesilmiş ve şekil verilmiş taşların harç olmadan sıkıca döşenmesi olan, ince taş işçiliğiyle tanınırdı. Mükemmel yerleşimi sayesinde, bir kağıt parçasının bile taşların arasına sığmadığı söyleniyor (denedim gördüm).Avrupalı sömürgecilerin Amerika kıtasını keşfinden önce İnkaların yurdunda en az 9 milyon belki de 14 milyon insan yaşıyordu. Günümüzde Peru olarak bilinen ülkede doğan İnka uygarlığının kentlerinin meydanlarını nitelikli ustaların ellerinden çıkan onlarca sanat eseri süslüyor, değerli madenlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkartılan ürünler bu güzelliği taçlandırıyordu. Ulaştırma sistemleri oldukça gelişmişti. Ülkenin bütün topraklarını enine ve boyuna saran yaygın yol ağıyla çöller geçilmiş dağlar aşılmıştı. Deniz kıyısından başlayarak neredeyse 6.000 metre yükseklikteki dağlara kadar uzanan bu yollar hiç kuşku yok ki ileri düzey bir mühendisliğin ürünüydü. Ne var ki İnkalar farkında olmasa bile böylesine gelişkin bir yol sistemi, kendileri için hiç de iyi niyet beslemeyen Francisco Pizarro González gibi sömürgecilerin onlara ulaşmasını da kolaylaştıracaktı. Başka yerlerde olduğu gibi önce işgalcilerin bulaşıcı hastalıkları hızla buraya da yayıldı. Pizarro’nun bölgeye ilk akınından önce, 1520’lerin başında, başta çiçek ve diğer salgın hastalıklar, Meksika’yı ve And’ları bir baştan diğerine kasıp kavurmuştu. Yine, başka yerlerde yaşandığı gibi, askerler ve onları izleyen yerleşimciler, korkunç bir yıkım ve soykırım eylemine giriştiler. Yüzyıl sona ermeden yaklaşık 14 milyon yerliden ancak bir milyon yerli sağ kalmıştı. İzleyen birkaç yıl içinde bu sayı da yarıya inmişti. Sonuçta nüfusun % 90’dan fazlası soykırıma uğramıştı.
Cusco, 1983’te UNESCO tarafından dünya miras alanı ilan edildi. Şehir, İnka İmparatorluğu hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyenler için popüler bir uğrak yeri ve ayrıca Machu Picchu’ya en yakın şehir.
And dağlarının o muazzam manzarası ve yaşattığı türbülans eşliğinde gördüğüm en otantik havalimanına inişimizi gerçekleştirdik. Piste teker koyarken, yaklaşan kuşları kaçırmak üzere elinde yırtıcı kuşla bekleyen görevliyi gördüğümde “işte burası benim şehrim” demiştim.
Cusco merkezine yakın bir yerde ayarladığım mütevazi otelime yerleştikten sonra biraz dinlenip şehir merkezini keşfe çıktım. (Cusco hakkında anılarım pek yakında…)
Cusco’ya indiğiniz anda ciddi bir sorun sizi bekliyor; yüksek irtifa hastalığı. Yüksek irtifa nedeniyle oksijen seviyesindeki düşüş çabuk yorulmanıza, daha derin nefes almanıza, baş ağrısına ve çoğu kişide mide bulantısına neden oluyor. Bu belirtilerin hepsini ciddi bir şekilde ilk gün yaşadım ama yol yorgunluğundandır diyerek çok ciddiye almadım. Sonra bu belirtiler 3. gün 5200m’lik Rainbow dağı tırmanışımda oldukça zor bir gün geçirmeme neden oldu. Bu belirtiler illaki sizi de etkileyecektir, bu nedenle vücudunuz alışıncaya kadar Rainbow gibi zorlayıcı aktiviteleri ilk günlerde yapmamaya özen gösterin. Yüksek irtifa hastalığına iyi geldiği düşünülen coca çayı uğradığınız her yerde size ısrarla satılmaya çalışılcaktır. Mutlaka kullanın ama kesin tedavi ettiğini düşünerek kendinizi zorlamayın.
Cusco’daki ilk gecemden sonra sabah erkenden ayarladığım taksi ile Poroy tren istasyonuna 30 dakikada ulaştım. Benim gibi Dünya’nın dört bir yanından gelen Machu Picchu hayranı gezginleri görmek heyecanıma heyecan katmıştı.
Giderken yukarıda fotoğraflarını gördüğünüz Peru Rail’e ait Expedition, gelirken de Vistadome trenini kullandım. Vistadome görece daha lüks ve 10 USD kadar daha pahalı. Size uygun saatlerde Expedition treni varsa daha ucuza yine de oldukça keyifli bir yolculuk geçireceksiniz. Bu nedenle siz trene değil saatlerine odaklanın.
Machu Picchu’ya Cusco’dan kara yolu olmadığı için tren bilet fiyatları abartılı şekilde pahalı ama bu konuda canınızı sıkarak zaman kaybetmeyin çünkü hizmet, göreceğiniz manzara ve varacağınız yer kesinlikle bu parayı hak ediyor. Trenin iç kısmı İnka motifleriyle süslenmiş. Tavan ve yanlarda bulunan pencereler 4 saat süren tren yolculuğunda manzaranın tadını çıkarmanızı sağlıyor. Sizler gibi en büyük hayali Machu Picchu’yu görmek olan insanlarla sohbet etmenin ve heyecanınızı paylaşmanın keyfini çıkarın.
Tren yolculuğunun sonunda Aguas Calientes kabasına vardım ve ilk otobüsle Machu Picchu yolculuğuma devam ettim. Gerçekten keskin virajları olan dik bir yokuş sizi bekliyor ve çıkarken gördüğünüz manzara biraz korku dolu ama nefes kesici güzellikte. Bu yolu, kondisyonu yerinde olan ve zamanının bol olduğunu düşünen kişiler yürüyerek de çıkabilir.

Machu Picchu giriş biletlerini kendi web sayfasından sadece Visa kartınızla haftalar öncesinden almalısınız. Ben 1.5 ay öncesinden biletimi aldım ama Wayna Picchu tırmanışı için o tarihlerde bile bilet bulamadım. Biletinizi gösterdikten sonra pasaportunuza Machu Picchu mührünü vurdurmayı unutmayın.
Sözü uzatmadan karşınızda Machu Picchu….
İnka’ların kayıp kenti, 2400 m yüksekliğinde iki devasa zirvenin arasında uzanan ve etekleri Urubamba Nehri’ne inen dik bir dağ sırtı üzerinde yer alıyor.
700 yılı aşkın bir süre önce yapılan, 16. yüzyıldan sonra ormanların içinde gizlenen Machu Picchu, 1911’de yeniden keşfedildi. Şehir, merkezdeki meydanı, krallık sarayını, evleri ve tapınakları kapsayan 200 yapıdan oluşuyor. Bütün yapıların yanında, tarım için açılmış teraslar vardır.
Yapılarda kullanılan taşlar, taş ocağında çıkarılmış, bronz aletlerle biçim verilmiş ve aralarında hiç boşluk kalmadan yan yana gelebilmeleri için kumla zımparalanmıştır. İnşaatta harç kullanılmamıştır. Yüzlerce yıllık aşınmaya ve yıpranmaya rağmen, taşların şaşmaz düzeni bozulmamıştır; bugün bile taş bloklardan çoğunun arasına bir kağıt tabaka bile sokulamaz.
Machu Picchu’nun önemli özelliği, yerleşim planının inşaat alanındaki mevcut kayaları tasarıma katacak biçimde yapılmış olmasıdır. Kutsal yapılardaki inşaat ustalığı, doğal olarak öteki yapılardan daha özenlidir.
Geniş kapsamlı bir manzara için Machu Picchu’nun arkasındaki Wayna Picchu dağına tırmanabilirsiniz. Daha tenha olan Machu Picchu zirvesinden de güneşin ilk ışıklarını seyredebilirsiniz. Her iki dağ da, aşağıdaki nehre kadar bütün alanı görür; bu da İnka’ların perspektif gözeterek inşaat yapma becerisini kanıtlar.
İnkalar güneş tanrısı Inti’ye taptıkları için, takvimlerindeki en önemli tarih yaz gündönümü, en önemli yapıları da Güneş Tapınağıdır. Aslında bütün tapınaklar ve kutsal alanlar, güneşe ve astrolojiye ait olaylarla ilintili biçimde tasarlanmıştır. Intihuatana (Güneşi Durdurma Noktası) denilen taş, kış gün dönümünden önce günlerin kısaldığı sırada güneşin yok olmasını durdurmak için yapılan törenin yer aldığı kutsal alandır. İnkalara ait başka yerlerde de buna benzer taşlar vardı ama İspanyol işlgalciler bunları ya tahrip ettiler ya da tamamen yok ettiler. Machu Picchu o tarihlerde keşfedilmediği için oradaki taş hasar görmeden bugüne kalabildi.
Machu Picchu nüfusunun bin kişiyi aştığı düşünülüyor. Bu insanlar başka yerleşim yerlerinden çok uzakta oldukları için besinlerini kendilerinin üretmiş olmaları gerekir. Bur zorunluluk, büyük özen ve ustalıkla yapılmaları sayesinde fazla hasar görmeden günümüze kalmış olan teraslamalardaki tarlaların işlevini de açıklıyor. Mısır ve patates yetiştirilen bu tarlalarda, yağmur sularının dağdan aşağı Urubamba Nehrine akıp gitmemesi için gelişmiş sulama yöntemleri kullanılmıştır.
Machu Picchu’nun neden yapıldığını kimse bilmiyor. Kimileri buranın İnka hükümdarlarından birinin siyasal ya da dinsel amaçla inzivaya çekildiği yer olduğu öne sürülüyor. Machu Picchu’nun çok ücra bir yerde ve yaklaşık 2500 m yüksekte oluşu, ticari ya da askeri bir işlev olasılığını ortadan kaldırıyor. Ne amaçla yapılmış olursa olsun, inşaatına harcanan emek, onu kuranların gözünde Machu Picchu’nun ne kadar önemli ve kutsal olduğunu kanıtlıyor. *Gezginler İçin Unutulmaz Yerler -BBC
İçeride 2 defa tam tur atarak yaklaşık 7 saat kaldım. Bulduğum her köşede makinamı kurup fotoğraf çektim ve manzaranın tadını çıkardım. Hayalini kurduğum şehir ayaklarımın altındaydı ve umarım rüya değildir diye diye geziyordum. Onlarca kişinin gönüllü olarak fotoğrafını çektim, bunu yaparken sevinçlerini/sevincimi paylaşmak istiyordum. Ne hayaldi ama…
Çıkışta otobüse binmeden paralı internet hizmeti bulup aşağıdaki fotoğrafımı paylaştım ve altına yorum olarak “Umarım rüya değildir” yazdım.
Dönüş zamanı geldiğinde son otobüsle yeniden Aguas Calientes kasabasına vardım ve tren saatime kadar kasabayı turladım. Kısa bir turdan sonra tren istasyonuna döndüğümde İnka müziklerinden oluşan mini konser biz gezgin hacıları bekliyordu.
Vistadome treni Expedition trenine göre daha lüks demiştim. Farkından bahsedecek olursak; masalara serilmiş yöresel örtüler, yemekte kek yerine pizza ikramı, aşağıdaki videoda gördüğünüz garip ama eğlenceli dans gösterisi ve yöresel kıyafetleri satmak üzere mini moda defilesi sizleri bekliyor olacak.
Trende Guatemala’dan Antonio ile yan yana oturuyorduk ve dil farkından dolayı zor da olsa güzel sohbet etme imkanı bulduk. Kendisi 2019 yılı için beni Maya kültürünü tanımak üzere Guatemala’ya davet etmişti. Sonraki gün kendisiyle tekrar Rainbow zirvesinde karşılaşacaktım.
Yazımın başında dediğim gibi Machu Picchu kuşkusuz en büyük hayalimdi ve buraya gittikten sonra başıma ne geleceğini umursamıyordum. Bir gezginseniz Machu Picchu’ya gittim demek bu işin zirvesi demekti ve ben bunu başarmıştım. Dönerken çok mutluydum ama üzerimde garip de bir “şimdi ne olacak” gerginliği vardı.
Sonra bu gerginlik yerini daha büyük hayallere bıraktı. Çünkü eve dönüp duvarımdaki haritama baktığımda keşfedilmesi gereken kocaman bir dünya beni bekliyordu.
Mutlu olmak için hayaller kurar peşinden gideriz ve şu hayatı hayallerimiz kadar yaşarız. Ama istediğimize ulaştığımız anda yıllardır amaçladığım şey bu muydu sorusu derin bir mutsuzluğa yol açabilir. Bu yüzden gezmek ve öğrenmek gibi sonu olmayan bir hayalim olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Bir yere gitme arifesindeyken, döndüğümde gideceğim diğer yerin çalışmalarını yapıyor olmak sonu olmayan bir heyecanın ve hayalin içinde olmamı sağlıyor.
Gelin siz de bu sonu olmayan hayallere ortak olun!
Başka başka hayallerde görüşmek üzere…
Birhan Uğuz
Not: Machu Picchu gezim çok fazla anıyla doluydu ve gitmesi en zor rotalardan olduğu için uzun uzun araştırmalar yapmam gerekti. Araştırdığım ve uyguladığım bilgilerin hepsini derleyip buraya yazmam zaman alacaktır bu nedenle aklınıza takılan tüm detaylı soruları yorum kısmından cevaplamak isterim.
Güzel yerler gezmişsin güzel anlatımlarda bulunuyorsun. Devamını diliyorum. İlerdeki gezilerine beraber gitmek isterim. Ben Mersin’den abinin arkadaşı Adnan Karteper. Takip edeceğim seni. Bizimde grup var. Bizde yaklaşık 30 ülkeye gittik. Haberleşelim mutlaka. İyi günler.
BeğenBeğen
Teşekkür ederim Adnan Bey, siteyi yeni kurdum ve sayfaları yavaş yavaş doldurmaya çalışıyorum. Sırada yorum yazdığınız Machu Picchu anılarım var. Mutlaka haberleşelim, gittiğimiz yerler hakkında bilgi alalım. Tekrar teşekkürler, keyifli gezmelere olsun.
BeğenBeğen
Beğeniyle okudum, zorlukları olmasa kıskanabilirdim bile.
BeğenBeğen
Teşekkür ederim Tuğrul Bey. Zor olan planlama kısmı, onu da ben sizin için seve seve yaparım 😇
BeğenBeğen
Çok keyif alarak okudum ve yazım diliniz sade ve akıcı, gittiğiniz yerlerin fotoğraflarını paylaşmanız ayrıca çok güzel sizden bir ricam olacak, özellikle Tayland yazınızda dikkatimi çeken bir bölge vardı ve çok güzel fotoğraflarınız vardı, fotoğrafların altına neresi olduğunu da yazar mısınız? Ayrıca biraz daha gezdiğiniz yerlerin tarih bilgisinden biraz daha detaylı söz ederseniz sevinirim
BeğenBeğen
Beğendiğinize çok sevindim. Ben de aslında nasıl yazmalı kısmını öğrenmeye çalışıyorum. Eskiye dönük yazılması gereken çok anım olduğu için detaya girmekte biraz zorlanıyorum.
Yine de Tayland yazımı yakın zamanda daha detaylı güncelleyeceğim. Teşekkür ederim 🙂
BeğenBeğen